1. Bir liderin olmazsa olmaz değerleri
hangileridir? Bu değerler nasıl ortaya çıkartılabilir?
Bu çok değişiyor ancak hedefim ve gelecek
ekonominin tasarlanmasında söz sahibi olmak için geliştirdiğimiz GO isimli
program kapsamında insan odaklı işler yaratacak liderlerde üç şeyi
hedefliyoruz:
Ekolojik bir bakış ve iş yapış.
Çeşitliliğin (din, dil, ırk ve cinsiyet)
gücünü ve zenginliğini fark edebilen
İşinin bilgisini etik kullanan ve etik bir
ekonomiye inanan
Bu kavramlar tüm çalıştığımız ekiplere, iş
ortaklarımıza ve müşterilerimize yansıyor. Gelecek ekonominin de bu temeller
üzerinde yükselmesi en temel hedefim.
Kişisel olarak doğal olmak, vicdanlı,
dürüst ve şeffaf olmak değiştirmeyeceğim
değerlerim.
Herkes bunları yaşamak ister ancak
isteklerimiz ve elimizde biriktirdikleriniz (eğitim, aileden gelenler, iş
hayatında biriktirdikleriniz vs) arasında çok büyük fark varsa bunları
yaşamamız lüks oluyor. Dolayısı insanın hedefleri ile elindekileri anlaması ve
arasındaki farkı azaltmaya çalışması önemli.
2. Zor bir karar alma anında neler
yaparsınız, nasıl davranırsınız?
Benim en temel iş yaklaşımım “iş iştir ama
ilişkiler önce gelir.” Böyle olunca öncelikli iş ilişkilerimi koruma yönünde
karar alırım. Uzun dönemli stratejileri önemserim.
Kendime zaman veririm ve iyi bir uykudan
sonra karar vermeye çalışırım. Çok değer verdiğim Türkiye’de ve farklı
ülkelerde aklına ve yüreğine güvendiğim
arkadaşlarıma da danışırım.
3. Aldığınız önemli bir riski bizimle
paylaşır mısınız? Bu riski almaya neden ve nasıl karar verdiniz?
Benim uluslararası network’üm çok iyidir ve
çokça yurtdışından iş teklifi alırım. Bugünün konjönktöründe aldığım en büyük
riskin Türkiye’de kalmak veya dönmek olduğunu düşünüyorum. 2007 yılında Ericsson’da iyi bir pozisyonda
çalışıyorken Paris’te bir okuldan eMBA bursum ve de İsveç’ten iş teklifim
vardı. Londra’da bir iş bulup Paris’te okurum diyordum (Paris’te yaşamayı
sevmediğimden). Ancak Türkiye’de kalıp işten ayrılıp tiyatro okudum ve kendi
işimi kurdum. O zaman herkes deli olduğumu söyledi ama benim aklımda, yüreğimde
başka planlar vardı. Kendime yeni bir yaşam biçimi tasarlamıştım ve ona göre
geri kalanları toparlamaya başladım.
2012 yılında New York’da GO projesi ile bir
ödül aldım. Bu sene Boston’da Design Management Institute’un bu bölgeden “advisory
board” ilk ve tek giren kişi oldum. İş dışındaki hayatımdaki özgürleşmeyi bu
röportajın konusu olmadığı için bahsetmiyorum bile. Bunlar hepsi bu kararın
sonuçlarıdır.
Bu riski hem sezgilerimle hem de aklımla
aldım.
4. Ekibinizdeki her bir üyeyi ve kendinizi
işe dahil etme ve motive etme konusundaki özel yöntemleriniz neler?
İnsanların hem yüreğine hem de aklına
dokunmayı çok önemsiyorum. Kendimde öyle yaşıyorum.
Çalıştığım herkese ne kadar büyük etkiler
yaratabileceğimizi hatırlatırım. Kendim de bu konuda birçok cesur adım atmış
biri olarak insanları etkileyebildiğimi hem bilirim hem de inanırım.
5. Sizce liderin güce mi yoksa otoriteye mi
ihtiyacı var? İnsanları etkileme konusunda hangi yöntemleri başarılı
buluyorsunuz?
Öncelikle ikisi de. Ama oranları, dokusu,
tarzı ve dayandığı parametreler kişiden kişiye ve ülkeye göre çok değişiyor.
Daha az gelişmiş ülkelerde daha görünür
oluyor mesela.
Ben en etkili tarzın tutku ve enerji olduğunu
düşünüyorum. Dolayısı ile ben tutkum olan bir alanda çalışarak ve duygularını
gösterebilen biri olarak bu konuda epeyce şanslıyım. Ve de böyle insanlardan da
çok etkilenirim.
6. Biraz da günlük hayatınızdan bahsedecek
olursak: Gününüze nasıl başlarsınız? Güne başlarken ve işe geldiğinde neler
yaparsınız?
Ben işimi aşkla yapan ve çok uzun yıllar
çalışma planı olan biri olarak olabildiğince sağlıklı ve dengeli bir gündelik
akış olmasına çaba gösteriyorum.
Tiyatro eğitimi almadan önce kurumsal
yıllarımda daha standarttı. Şimdi ise mevsimlere ve o dönemki hedeflerime göre
şekillendiriyorum.
Sabahları bazı günler 6 gibi kalkıp yoga
yapıyorum. Tembel günlerimde ise doğrudan ofise giderim. Araba kullanmayı 2-3
yıl önce bıraktığım için yürüyor olmak işime de çok olumlu yansıyor.
Gece yatmadan rutin olarak Amerika’daki haberleri
ve özellikle benim de yazı yazdığım Atlantic Media-Quartz’ı okurum. Sabah da
Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa gündemini okurum. Guardian ve Türkiye’de twitter
asıl okuduğum haber kaynakları. Türkiye’de ana akım medyayı nerdeyse hiç
okumuyorum.
Kahvaltısız bir mutlu bir gün düşünemiyorum.
7. Gününüzü verimli kılmak için neler
yaparsınız? Zaman yönetimi oldukça hassas bir konu. Zamanı verimli yönetmek
için kullandığınız yöntemler ve araçlar hangileri?
Zamanı iyi kullanmayı genel ve gündelik olarak
ikiye ayırırım. Genel olarak istediğim hedefe en etkili ulaşmakta net hedef,
güçlü network, iyi bir strateji konsantre olduğum en önemli üç parametre.
Amerika’da Çinliler ile çalışınca çok
çalışmanın sınırı olamayacağını da dehşetle gördüm. Bu nedenlerle akıllı ve
stratejik çalışmaya çok ama çok akıl yorarım. İyi strateji de konuya çok hakim
olmakla oluyor. O nedenle uzmanlaşma ve konumda derinleşmek çok önem verdiğim
bir stratejidir.
Gündelik zaman kullanımında ise bu yaşlarımda
en etkili yöntem “deadline” koymak. Ve kendimce çok güldüğüm sloganlaşmış
metodlarım var. “Evlilik aşkı, toplantı işi öldürür” bunlardan biri. Bu nedenle
olabildiğince az toplantı yapmaya çalışıyorum.
Bir de İstanbul için de bile Skype
görüşmeleri ile çok hızlı işler hallederim. Ve son olarak da bir konudaki
iletişim 3-4 emaili geçiyorsa mutlaka telefonda veya diğer iletişim araçlarını
kullanırım.
8. Yoğun iş temponuzda özel hayatınızı
dengelemek için bizimle paylaşabileceğiniz tüyolar nelerdir?
19 yaşımda dengeli bir yaşamın en önemli
yaşam hedefim olduğuna karar vermiştim. Zaman kullanımı dengeli bir yaşamda çok
kritik. Onu bir önceki soruda bahsettim.
Daha temelde ise bir hedefe koşmak yerine
yolculuğun kendisine konsantre olmayı yıllar içinde özellikle sanat eğitimi
alınca çok daha derin yerleştirdim
hayatıma. Böyle olunca herşey olabildiğince yerli yerine oturdu. Aksaklıklar oluyor ama rotası daha önemli.
Dolayısı ile zamanı iyi kullanmak ve yolun
kendisine (sonuç yerine sürece) konsantre olmak birçok konuyu iyileştirecek en
önemli iki tavsiyem olur.