Hafta sonu yıllar önce okuduğum Eric Fromm’un
Sevginin Sanatı kitabını tekrar okudum ve sevginin sanatı ile liderlik
sanatının ne kadar benzediği üzerine şimşekler çaktı beynimde.
Eric Fromm sevginin aşık olma durumundan ne
kadar farklı olduğunu açıklarken bu sanatı icra etmek için nelerin gerektiğini
şöyle sınıflandırmış; aşık olma hali bilinçsizce oluşan bir olma hali iken, (içine
düşülen tasarlanmayan bir durum) sevgi, bilinçli bir karar, emek ve bağlılık
gerektiriyor diyor. Öncelikle sevgi için disiplin, odaklanma, sabır ve bu sanat
için uzmanlaşma arzusuna verilen önem, sevginin sürdürülebilir bir kavram
olmasını sağlıyor. Liderlik için de benzer kavramların geçerli olduğunu
düşünmemek elde değil.
Liderlik becerilerini geliştirmek isteyen ve
hayatını, işini , yöneticiliğini anlamlı şekilde ortaya koymak isteyen
kişilerle çalışıyorum bir süredir. Çoğu insan, hızlı çözüm ve reçeteler arzusu
ile geliyor bana, ister istemez de sürecin içerisine girdiğinde bunun bir bağlılık
gerektirdiğini ve bilinçli seçimlerde bulunmanın aslında bir yolculuk olduğunu
fark ediyorlar.
Disiplin: Modern dünyada iş dışında disiplin
becerimizi pek kullanmıyoruz, aslında disiplin olmadığı yerde de canımız
çektiğinde bir hobi gibi “havaya girdiğimizde” uygulamalarda bulunuyoruz. İş
yerinde otorite karşısında geliştirdiğimiz disiplin, hayatımızın diğer
tarafından uzaklaşıyor sanki. Halbuki disiplin olmadan kaos, karışıklık ve
dağınıklık çıkıyor karşımıza. Liderlik
konusunda da nasıl bir yere varmak istediğimiz, bunu kimlerle, nasıl
gerçekleştireceğimiz, süreç içerisinde hissetmek istediğimiz duygular da bir
yapı, bir içerik bekliyor diye düşünüyorum.
Odaklanma: Günümüzde aynı anda bir çok şeyi
yapma ihtiyacı, kendi kendimize kalmayı, ne istediğimizi düşünmeyi, nasıl bir
etki bırakmak istediğimizi tasarlamayı engelliyor, halbuki bir konu üzerinde
derinleşmek isteyen herkes, odaklanmanın önemini biliyor.
Sabır: Dünya artık çok hızlı, daha hızlı uçan
uçak, daha hızlı cevap veren internet arama motorları, sonucu beklenenden de
hızlı getiren yöneticiler tercih ediliyor, yarışımız zamanla; hedef en hızlı
olmak. Bu amaçla düşündüğümüzde emekleme döneminden sonra hemen kalkıp yürümeyi
bekleyen bir bebek olsaydık, ilk düşüşümüzden sonra bu konuyu rafa kaldırır,
belki de tırmanmak, konuşmak ya da başka bir meziyet bulmak zorunda kalırdık.
Herhangi bir konuda gelişmenin sabırla tekrar tekrar deneyerek, her seferinde
bir nebze daha iyiye giderek gelişeceğimizi unutmaya mı başladık?
Uzmanlaşma arzusuna verilen önem: Gerçekten
önem vermediğimiz, var oluşumuza, kendimizi ifade etmemize yardımcı olmayan bir
alan bizi daima çıraklık döneminde tutacakken, usta olmak için duyduğumuz tutku
bize yol haritamızı verecektir.
Kendi liderliğinizi düşündüğünüzde kişisel,
takım liderliği ve organizasyonel anlamda siz hangi liderlik beceri ya da
becerilerini benimsemenin hayatınızda fark yaratacağına inanıyorsunuz?