Liderliğin değişimle, gelişimle ve pozitif
bir etki yaratarak dönüşüme sebebiyet verdiğini söylemek sanırım yanlış olmaz.
Kişisel anlamda bilinçli ve niyete dayalı olmak ve işin iç düşünce sürecimizi
yönetmek bunu yaparken de dış dünya ile olan bağlantımızda nasıl bir etki
bıraktığımıza bakmak ilişkilerimizi de buna göre yönetmek liderliğimizin açığa
çıkması olarak tasvir edilebilir benim gözümde.
Bugün Daniel Goleman’in Duygusal Zeka
çalışması, Marshall Goldsmith’in bilişsel psikoloji bazlı liderlik gelişim
modeli gibi bir çok Liderlik teorisi, anda kalmak ve super egomuzu yönetmek
temasından yola çıkan Eckhart Tolle gibi spritüel yazarlar ve kişisel gelişim
düşünürleri, tek bir şey söylüyor bana:
Bütünlük ve olanla ilişki kurma. Bu bağlamda aldığımız kararlarda, yaşadığımız
çatışmalarda davranışlarımızı ne şekillendiriyor? Zihin, Beden, Kalp ve Ruh
dörtgeni bize farklı bakış açıları sunarken bütünümüzü dikkate almayı, tek bir
yere odaklanarak, eleme ya da asimilasyon merakından çıkıp, olan bitenin içinde
yaşamayı salık veriyor. Şu anda ne düşünüyorum, ne hissediyorum, bu vücudumda
nasıl bir hissiyata sebep oluyor ve ruhum ne istiyor?
Kişisel ya da organizasyonel anlamda bize liderliğimizi sorgulatan basit
ve kapsamlı bir fikre rastladım Harvard Business Review dergisinde, eski bir
yönetici olarak da kullanılan benzetmeler bana çok hitap etti, bakalım siz ne
diyeceksiniz?
Fikrin başlangıç noktası, hayatın her
adımında birileri ile pazarlık içerisindeyiz, fikrimizin ihtiyaçlarımızın,
hayallerimizin pazarlığını yapıyor ve sürekli bir alışverişin içinde buluyoruz
kendimizi. Dışarıdaki dünya ile pazarlık yaptığımız gibi kendi iç dünyamızda da
sürekli bir pazarlık içindeyiz. İçimizdeki farklı duygu ve düşünceler belli bir
kapasiteye sahip benliğimizden ilgi çekmeye, kendilerini ön plana çıkarmaya
çalışıyorlar. İçimizde de sanki birden fazla kişi ya da benlik varmışçasına.
Düşünün ki sizin kendi benlik yönetiminizin de bir yönetim kurulu var ve bu
kurulda da belli başlı görevler:
CEO-Chief Executive Officer (vizyoner)
CFO-Chief Financial Officer (öğretmen)
COO-Chief Operations Officer(savaşçı)
CHO-Chief Human Resources Officer(besleyici)
Vizyoner kişi, içgüdülerine kulak veren,
fikir yaratan ve peşinden giden, yeniliğe açık biri.
Analizci, verilere dayalı, analitik
kabiliyeti yüksek, bilgiyi değerlendiren ve kullanabilen.
Besleyici, duygularla beslenen ve ilişki
yönetimini sağlayan kişi.
Savaşçı ise aksiyona geçen, rol model olmayı
önemseyen, yaptıklarıyla öğrenen kişi.
Bunlardan hangisiyim diye sormak yerine şu
soruları sorsak ne mümkün olur acaba?
1. Bu dört yönetici benim içimde günlük
olarak nasıl çalışıyor?
2. Her birinin beceri ve yetkinliklerini
ilerde nasıl kullanabilirim?
3. Bu dört kişi arasında dengeyi nasıl
kurarım?
Kendimizi eleştirmek ve yargılamak yerine,
farklı bakış açılarını benimsemek adına içimizdeki tüm kimliklere sarılmak,
potansiyelimizi açığa çıkarmak güzel bir
başlangıç noktası...
Siz ne dersiniz?
0 yorum:
Yorum Gönder