29 Mart 2013 Cuma

Written on

Liderlerle Samimi Sohbetler: Ömer Kart One on One Sports Management Sporcu Menajeri



1.Bir liderin olmazsa olmaz değerleri hangileridir? Bu değerler nasıl ortaya çıkartılabilir?

Günümüzde liderliği ön plana çıkaran faktörler farklı kültürlere ve ülkelere göre değişkenlik gösterebiliyor diye düşünüyorum.  Herhangi bir coğrafi bölgede ‘lider’ olarak gösterilen bir kişinin, başka bir bölgenin kültüründe aynı özellikleri sergileyerek liderlik yapamayabileceğine inanıyorum.  Yine de bir genelleme yapmak gerekirse;  Lider kişinin olmazsa olmaz değerlerini aşağıdaki gibi sıralayabilirim

  • ·      İnanmak ve Güven: Liderin, konusu ne olursa olsun, başaracağına inanması ve kendine güvenmesi gerekir.
  • ·      Cesaret: Karar verebilme cesareti ve yeteneğinin olması, risk almaktan çekinmemesi gerekir.
  • ·      Hırs ve/veya Tutku:  Tabii ki hırs veya tutkuyu çok iyi yönetmek gerekir. Her ikisi de ‘yok edici’ olabilir.
  • ·      Denge:  Hem dış etkenlerin yönetilmesi açısından hem de kişisel hırsların, problemlerin, kavgaların karar verme mekanizmasını etkilemesine izin vermemesi açısından dengenin önemli olduğuna inanıyorum.


Neler yapılabilir;

  • ·        İlgilendiği konuyu, çalıştığı iş kolunu iyi bilmesi, özümsemesi, detaylarına hakim olması şart.  Konusuna ne kadar hakim olursa, kendine olan inancı ve dolayısıyla ikna kabiliyeti o kadar artar.
  • ·         Dış görünüş ve vücut dilinin en az içsel zenginlik kadar önemli olduğunu düşünüyorum.  Bu konuyla ilgili çalışmalar yapılabilir. 
  •       Baskı altında karar verebilmesi için çalışmalar:  Zaman kısıtlaması olan hayali senaryolar kurup, bir işi başarması istenebilir.  Örnek vermek gerekirse;  Basketbol oynadığım dönemde, antremanlarda iki takıma bölünüp kendi aramızda maç yapardık. Bazen antrenör, bu maçların son beş dakikası için;  “Son beş dakika kırmızı takım 15 sayıyla mağlup, top kırmızı takımda” veya “son 15 saniye kırmızı takım 2 sayıyla galip, top beyaz takımda” gibi faklı senaryolar üretirdi.  Burada amaç mümkün olduğu kadar gerçek maç ortamı yaratıp, sporcuların baskı altında belirli alışkanlıklar edinmesini sağlamaktı… 
  • ·        Kişilere sorumluluk verip, karar mekanizmasında yer almaları istenmelidir.  Deneyim sahibi olmalarını sağlamak, alınan kararların sorumluluğunu taşımayı da öğretebilir.


2. Zor bir karar alma anında neler yaparsınız, nasıl davranırsınız?

Açıkcası bu konuda çok belirlenmiş bir davranışımın olduğunu düşünmüyorum.  Bazen tamamen içgüdülerimi dinleyerek karar veririm, bazen de soğukkanlı bir şekilde düşünür, kararın risklerini, artılarını ve eksilerini tartar ona göre karar veririm.  Tek söyleyebileceğim şey; Kararı nasıl verirsem vereyim pişmanlık duygusu yaşamam…

3. Aldığınız önemli bir riski bizimle paylaşır mısınız? Bu riski almaya neden ve nasıl karar verdiniz?

Galatasaray basketbol takımıyla şampiyon olduğumuz senenin sonrasında, burada her şeyi bırakıp, Amerika’da Üniversite okumaya karar verdim.  Sadece basketbol oynayarak hayatımın eksik kalacağını düşünmüştüm.  Üniversiteye gitmek sadece eğitim olarak değil sosyal olarak da bu eksikliği kapatabilir diyerek, bindim uçağa gittim.   Herhangi bir okulla irtibata geçmemiştim, burslu okumak istiyordum ama bir burs başvurusu yapmamıştım, “oraya bir gideyim nasıl olsa hallederim” diyerek sırt çantamı alıp gittim.  İşler umduğum şekilde gelişti, zorda olsa burslu okuma imkanı buldum, hem basketbol oynadım, hem eğitimimi tamamladım.  Şimdi düşündüğüm zaman, hiç bir araştırma yapılmadan çıkılan bu maceranın “ gençlik cehaletiyle ” alınmış bir risk olduğunu düşünüyorum.  Çok risk almayı seven bir insan değilim.  Ayrıca seneler ilerledikçe, belirli bir yaşı geçip hayatınızı oturttuktan sonra risk almanın daha zorlaştığına inanıyorum.  Seneler, “cesaret – kaybedilecekler” dengesini tersine döndürebiliyor.  Bence önemli olan, daha evvelde söylediğim gibi, verdiğiniz kararın arkasında durabilmektir.      

4. Ekibinizdeki her bir üyeyi ve kendinizi işe dahil etme ve motive etme konusundaki özel yöntemleriniz neler?

Ekibin motivasyonunu arttırabilmek için insanları ortak bir hedefe ve amaca inandırabilmenin önemli olduğunu düşünüyorum.  Bir takımın içindeki oyuncuların kişisel kazançları farklı olabilir fakat maç kazanılınca yaşanılan mutluluk herkes için aynı olur.  Ortak bir hedef ve amaç nasıl yaratılır?  Beraber çalıştığınız insanların, çalıştıkları kuruma, takıma aidiyet duygusunu arttırmak, o grubun bir parçası olduğunu hissettirmek gerekir.  Bunu bazen bir teşekkür ile yaparsınız, bazen bir hediye alırsınız, bazen toplantı yaparsınız, bazen prim verirsiniz…Tabii dışardan müdahalelerle motivasyonu sadece belirli bir seviyeye kadar arttırabileceğinizi unutmamak gerekir.  Önemli olan kişinin içsel motivasyonunu arttırmaya eğilimli olup olmadığıdır.       

5. Sizce liderin güce mi yoksa otoriteye mi ihtiyacı var? İnsanları etkileme konusunda hangi yöntemleri başarılı buluyorsunuz?

Otoriteye ihtiyacı olduğunu kesinlikle düşünmüyorum.  Evet günümüzdeki bir çok liderin, liderlik konumlarını otoriteleriyle sağlamlaştırdığını görüyoruz fakat bu özelliğin insanları belirli bir ‘davaya’ inandırmak için şart olduğunu düşünmüyorum.  “Otoriter” liderliğin, istisnai durumlar dışında, daha çok bize benzer kültürlerde işe yaradığına inanıyorum. Otoriteyle yaratılan liderlik, korku üzerine kurulmuş bir liderliktir.  Benim inancıma göre liderlik, sevgi, saygı, adalet duygusu, bilgelik üzerine kurulmalıdır.  Örnek vermek gerekirse, Mandela’yı verebilirim.  Rakibi, hatta düşmanı olarak nitelendirilen insanlarla “beraber yaşamayı öğrenmeliyiz” diyerek, yukarda saydığım bütün özelliklerin yanı sıra, bir lider olarak, affedebilmenin ne kadar önemli bir güç olduğunu bütün dünyaya gösterebilmiştir.

Güç? Lider konumuna geldikten sonra isteseniz de istemeseniz de belirli bir güce zaten ulaşıyorsunuz.  Burada iki önemli konu var:  Birincisi, lider konumuna gelene kadar nasıl bir gücünüz olduğu ve insanları nasıl etkilediğiniz.  İkincisi, lider konumuna geldikten sonra elde ettiğiniz  gücü nasıl kullandığınız.  Ben daha çok insanların belirli bir “güce” ulaşmadan evvel kalabalık grupları nasıl ikna ettiğiyle, kendi davasına nasıl inandırdığıyla ilgileniyorum.  İster Hitler gibi otoriter bir lider olsun, ister Mandela gibi “insancıl” olsun, liderler bulundukları konuma gelene kadar hangi aşamalardan geçmiştir? Ortak özellikleri nelerdir? Veya var mıdır? Bu açıdan baktığım zaman en önemli özelliklerin savunduğu davayı özümsemiş olmak, cesaret, ve hitap edebilme yeteneği olduğuna inanıyorum.  İkinci açıdan baktığınızda, yani belirli bir seviyeye gelmiş bir liderin gücünü nasıl kullanması gerektiği konusunda, Lider kişinin “adalet” duygusunu iyi yönetmesi gerektiğine inanıyorum.  Her zaman doğru ve en adaletli kararı veremeyebilir fakat davayı takip eden insanların liderlerinin güvenilir ve adil olduğuna inanmaları gerekir.  

6. Biraz da günlük hayatınızdan başedecek olursak: Gününüze nasıl başlarsınız? Güne başlarken ve işe geldiğinde neler yaparsınız?

“Esnek” yaşamama izin veren bir işim var, zamanlamalarımı kendim ayarlayabiliyorum ve bundan dolayı kendimi çok şanslı hissediyorum. 
Pek sabah insanı olduğum söylenemez. Sabah saat 08.00-09.00 arası kalkarım.  Ofise gelmem 09.30-10.00 arası olur.  Ofiste güzel bir kahvaltı ederim.  Sonrasında gelen mesajları kontrol, cevaplama, gündelik banka, fatura ödeme işlerini falan yaparım.  Gün içinde muhakkak ofise gelen giden sporcular, idareciler, antrenörler olur.  Sporcuların veya kulüplerin problemlerini, arayışlarını öğrenmek için yapılan telefon konuşmaları, mesajlaşmalar derken akşam olur.  Haftada 2-3 akşam, işim gereği basketbol maçlarına giderim,   Hafta iki gün spor yapmaya çalışırım.  Her Perşembe arkadaş grubumla Belgrad ormanına off-road yapmaya giderim.  İşlerin en yoğun olduğu Haziran – Ağustos döneminde bu programlar değişebilir;  O dönem içinde yabancı sporcu transferi için yurtdışıyla, özellikle Amerika’daki menajerler ile yoğun iletişim içinde olmamız gerekir.  Dolayısıyla, çalışma saatleri, gündüz gece kavramı biraz birbirine girer.  

7. Gününüzü verimli kılmak için neler yaparsınız? Zaman yönetimi oldukça hassas bir konu. Zamanı verimli yönetmek için kullandığınız yöntemler ve araçlar hangileri?

Günlük, haftalık, hatta mümkünse 3-4 aylık programları netleştirmek için aklıma gelen, konuşulan bütün (iş ve özel) programları hemen telefonuma kaydederim.  Günümüzdeki teknolojik olanaklar, her an, herkesle iletişim olanağı sağlıyor.  Programlama, not alma, hatırlatma konusunda herhangi birinin yardımına ihtiyacınız yok, tek yapmanız gereken üşengeçliği ve tembelliği bir kenara bırakıp “yazma” alışkanlığını edinmek ve sırası gelen işleri yarına ertelememek.  Her şeye rağmen, ne kadar dikkat ederseniz edin, İstanbul gibi temposu yoğun bir şehirde yaşıyorsanız,  zamanınızın iyi yönetimi gerçekten çok zor.  Benim en olmazsa olmaz diye düşündüğüm konulardan bir tanesi, ev ve ofis arasının yakın olmasıdır.  Anadolu yakasında oturup her gün Avrupa yakasına geçmek zorunda kalan bir çok insan var.  Bu insanlar günlerinin 3 saatini trafikte geçiriyorlar, zaman kaybının yanında birde fiziksel yorgunluk var, Bu şartlarda hangi zaman yönetiminden bahsedebiliriz ki?  Dolayısıyla belki ilk yapılması gereken iş yerine daha yakın bir yere taşınmak olabilir…

8. Yoğun iş temponuzda özel hayatınızı dengelemek için bizimle paylaşabileceğiniz tüyolar nelerdir?

Yoğun is temposunu düşürüp, isleri daha fazla delege edip, özel hayatınıza daha fazla zaman ayırmak.

Teşekkürler 

0 yorum:

Yorum Gönder