14 Şubat 2013 Perşembe

Written on

Enine Boyuna Liderlik


Liderlik nedir sorusu çok uzun zamandır kaynağı tartışılan, reçeteler oluşturulmaya çalışılan, doğuştan vardır ya da yoktur gibi peşin hükümlerle bile cevaplandırılan bir kavram. Benim ise burada tartışmaya açmak istediğim “Liderlik”’in çeşitlendirilebilen en önemlisi de öğrenilebilinen bir özellik olması ve her iki özelliğinin de birbirinden ayrılmayacak bir bütünün parçaları olduğu. Günümüzde liderlik, yalnızca genel müdür ve yönetim kurulu seviyesi tarafından hayata geçirilmiyor, şirketin her bir çalışanının kendi sorumlulukları etrafında deneyimleniyor. Yürüttüğünüz bir proje, üzerinde çalıştığınız bir lansman, müşteriniz ile yenileyeceğiniz bir satış sözleşmesi, bir değişimi yönlendirmenizi, başkalarını etkileyebilmenizi, iletişim becerileriniz ile küçük ya da büyük kitleleri etkilemenizi gerektiriyor.
Liderlik, teknik altyapının üstüne inşa edilen kişisel keşif, ilişki yönetimi ve takım çalışması ile şekillenen ve son olarak dünyayı, endüstriyi, içinde bulunduğunuz pazarı, tüketicinin, şirketin ve şirket çalışanlarının yeri geldiğinde mikro anlamda bir toplantıda olup biteni, ihtiyaçları anlamak, daha doğru ifadeyle; sezmekle başlıyor.
Liderliğin genişlik boyutunda, “Temel Liderlik” çalışması ile Daniel Goleman ve “Liderlik Çarkı” adlı çalışması ile Clinton Sidle ve daha birçok model, liderliğin farkındalık ve özyönetim ile gelen bir çeşitlilik içerdiğini, hayatımızın tüm alanlarında gerekli ve öğrenilebilir olduğunu söylüyorlar. Goleman, bu stillere koç gibi lider, demokratik, yakın davranış bazlı, diktatörce, vizyoner, hız belirleyici gibi isimler verirken, Sidle anaç, vizyoner, savaşçı, bilge ve öğretmen gibi benzetmeler kullanıyor. Kriz anında diktatörce bir stil gerekli ve geçerli olabilirken şirket çalışma şartlarının yönetiminde demokratik, performans yönetiminde koç gibi lider, ortak iştiraklerle yakınlık bazlı liderlik stilini benimsemek söz konusu olabilecektir. Buradaki farklılık, kişinin genel eğilim ve alışkanlıktan gelen liderlik stilini bilmesi ve farkında olması, anında durum değerlendirmesi yapıp hangi liderlik stilinin daha doğru olacağını düşünerek diğer stil ile davranabilmesidir.
Liderliğin derinlik boyutunda ise, başlangıç noktası teknik alt yapıyı inşa ettiğimizde liderlik sergilememiz gereken bir yönetici pozisyonunda, işi hala kendimiz yapmaya çalışıyorsak aslında henüz basamağın ilk adımında kalmış olarak bulabiliriz kendimizi. Ne zaman ki takımdaki arkadaşların bilgi ve desteği olmadan ilerleyemeyeceğimizi fark ediyoruz, işte o zaman bir üst seviye olan başarı odaklı bir lider konumuna geçiyoruz. Bir sonraki adım ise vizyonu, diğer liderlik ekibi üyeleri ile oluşturabilmek ve o ortak vizyonun yaşayan ve benimsenen bir vizyon olduğundan emin olarak tüm adımları liderlik ettiğimiz organizasyonda beraberce atmak. Kişisel fikrim, esas kırılma noktasının bu dünyada varoluş sebebinizi, hangi güçlü yönlerinizi hayata geçirmeyi sevdiğinizi, sizin verebileceğiniz ile sizden isteneni örtüştürdüğünüz noktada gerçekleştiğidir. Hergün işyerinizde ve organizasyonunuzda değerlerinizi yaşayabiliyor, güçlü yanlarınızı kullanabiliyorsanız ve bunu liderlik ekibiniz ile ortak bir vizyon etrafında yaşatabiliyorsanız kesinlikle bir üst seviyedesinizdir. Şu an için bilinen en son seviye ise tüm bu seviyelerin üstüne Batının bilimsel neden sonuç ilişkileri kurabilme yetisi üzerine Doğu’nun sezgi ve sağduyu hissedebilme özelliklerini ekleyip, ortamın gerektirdiğini algılayarak hareket edebilmek.  Tüm bu seviyelerin tespit edilmiş olmasına rağmen, küresel yönetici araştırmalarında, lider konumundaki yöneticilerin sadece %10 oranında vizyon oluşturabilen, hayat amacını iş ortamında gerçekleyebilen ve ortamı okuyabilen özelliklerde olduğunu bilmek gelişim için daha ne kadar yol olduğunu gösteriyor bize. Siz liderlik konusunda gelişmek için hangi adımları atıyorsunuz?

0 yorum:

Yorum Gönder